Nisan Tango - Arjantin’den Dünyaya yayılan Tutku; TANGO |
|
|
Tango’nun Evrimi: 1912 yılında çıkarılan Kadınların Evrensel Oy
Kullanma Hakkı yasası insanlara yeni bir özgürlük anlayışı
getirmiş, Tango’ya da yeni bir hız kazandırmıştı. Artik Tango
yapmak isteyen insanlar yalnızca alt sınıfa ait değildi, yüksek
sosyete mensupları arasında Tango partileri vermek moda haline
geldi ve Buenos Aires’in zengin mahallelerinde kısa sürede birçok Tango salonu açıldı.
Birinci Dünya Savası sırasında insanlar, savasın şiddetinden
kaçış yolları aramaya başlamıştı ve zamanın karışıklığına rağmen
Tango unutulmamıştı. Artik zaman değişiyordu ve yeni bir özgürlük
havası esmeye başlamıştı. Tango macerası bu duyguların bir
yansımasıydı ve tangoya olan talep gittikçe artıyordu.
Tango’nun ünü Güney Amerika’dan New York, Londra ve Paris’e de
yayıldı; buralarda Tango dersleri verilmeye başladı. Birinci
Dünya Savası’ndan çok kısa bir süre sonra tango Fransa’ya
tasındı. Fransız sosyetesi tangoyu bağrına bastı. Fakat Avrupa’da
yaygınlaşmaya başlayan tango biraz değişime uğramıştı. Tangonun
Fransız versiyonu orijinaline göre daha duygusal, daha melankolik
ve daha az ihtiraslıdır.
1940’lar tangonun altın çağı olarak ifade edilir. Juan Peron 1946
yılında devlet başkanı oldu ve bu dönemde Tango popülaritesinin
zirvesine erişti, Peron ve esi Evita da Tango sevdalısıydı. |
|
1950’lerde çeşitli nedenlerden ötürü tango tekrar yeraltına
dönmeye başladı. 1952 yılında Evita’nin ölümü ve Amerikan Rock’
n’Roll müziğinin ortalığı kasıp kavurmaya başlaması ile birlikte
Tango yeniden gözden düşmeye başladı. Tango yine zamanına ait
olmayan bir dans olarak görülmeye başlandı. |
|
Tangonun Paris’teki bu büyük başarısından sonra
Arjantin’de halka açık yerlerde tango yapılmaya başlandı. 1940’
lar tangonun altın çağı olarak ifade edilir. Juan Peron 1946
yılında devlet başkanı oldu ve bu dönemde Tango popülaritesinin
zirvesine erişti, Peron ve esi Evita da Tango sevdalısıydı. Fakat
1950’lerde çeşitli nedenlerden ötürü tango tekrar yeraltına
dönmeye başladı. 1952 yılında Evita’nin ölümü ve Amerikan Rock’
n’Roll müziğinin ortalığı kasıp kavurmaya başlaması ile birlikte
Tango yeniden gözden düşmeye başladı. Tango yine zamanına ait
olmayan bir dans olarak görülmeye başlandı.
Göç edenler artik
kendilerini yabancı olarak görmüyorlardı, Arjantinli oldukları
?krini benimsemişlerdi ve artik Tango’nun onların ülkelerine olan
hasretlerini ha??etici bir özelliği kalmamıştı. Ekonomik düşüş,
1940’larin tipik büyük Tango toplantılarının ve orkestra
dinletilerinin düzenlenmesini çok zor bir hale getirmişti. Tango
müziği hala küçük gruplar tarafından icra ediliyordu ama artik
izleyiciler dans etmektense dinlemeyi tercih ediyordu
1950 -1980
yılları arasında Arjantin bir sürü diktatör tarafından yönetildi.
Dans etmek yasaklandı. Özgürlükle birlikte tango bütün
ihtişamıyla birlikte geri döndü. |
|
1980’lerde büyük bütçeli
yapımlar için dünya turları düzenlemeye başlandı ve Arjantin
dışında da Tango’ya olan ilgi yeniden canlandı. Bu akimin etkisi
öyle büyük oldu ki, yepyeni bir nesil Tango ile ilk defa tanıştı.
Bu dönemde Kuzey
Amerika’da, Avrupa’da ve Uzak Doğu’da Tango kulüpleri, salonları
ve okulları açılmaya başladı.
TANGONUN TARIHÇESI:
Endülüs ve
İtalyan folklorundan da izler taşıyan tango, 19. yüzyılın
sonlarında Arjantin’de ortaya çıkmıştır. Kasvetli ve tutkulu
görüntüsüyle diğer danslardan ayrılır. Müziği ve kökeni Latin
danslarından çok farklıdır. Arjantin’de doğmuş, çok uzun süre
keşfedilememiş, hak ettiği yeri bütün dünyanın onu fark etmesiyle
almıştır. “Tango” kelimesinin Afrika kökenli olduğu
düşünülmektedir ve “buluşma yeri” veya “özel yer” demektir. Ancak
bu Tango’nun da Afrika kökenli olduğu anlamına gelmez. Tango
çeşitli kültürlerin karışımıdır; Afrika vuruşları, Kızılderili
ritmi ve Latin etkisi Arjantin pampalarının müziğiyle
birleşmiştir. Küba’daki Habanera, İspanya’daki Contradanza ve
Afrika-Arjantin kökenli bir dans olan Candombe, Tango’nun
doğusunda etkili olmuşlardır.
19. yüzyılın son yıllarında Avrupa
savaşlar, kitlik ve ekonomik belirsizlikler yüzünden harap
durumdaydı. Gelecekten pek az beklentisi ve anavatanlarında
geçirecekleri düzenli bir hayata karsı fazla ümidi olmayan bir
çok genç adam, yeni bir hayata başlamak için Güney Amerika
ülkelerine göç etmiştir. Bunlardan yüz binlercesi Arjantin’in
başkenti Buenos Aires’e gitmiştir. Bu göçler sonunda aradıklarını
bulamamışlar ve büyük
bir ümitsizliğe düşmüşlerdir. Kendilerini bu ülkede yabancı gibi
hissetmişler ve hiçbir yere ait olmama duygusundan kurtulmaya
çalışmışlardır. Bu koşullar altında, bu baskı altındaki kültür
yeni bir müziğin dogmasına yol açmıştır. Sosyal baskılar
nedeniyle duygularını ifade etmekten kaçınmışlar, bunun yerine
kendilerini tangoyla özetlemişlerdir. Büyük kentte düş
kırıklığına uğrayan göçmenlerin kırılan umutları, sıkıntıları,
başkaldırıları bu dansla dışa vurulmuştur.
|
|
Avrupa kökenli yeni
Arjantinliler ortak bir kaderi paylaşıyorlardı ama yine de çoğu
zaman umutsuzluk ve hayal kırıklığı içindeydiler. Bu genç
insanlar genellikle academias ve pregundies, yani kadın
garsonların dans etmeleri için kiralanabildiği salaş kefelerde
vakit geçiriyordu. Kadınları etkileyebilmek için genç adamların
çok iyi dansçılar olması gerekiyordu, bu yüzden dans onlar için
çok önemli bir hale geldi.
Profesyonel anlamda dans akademileri
bulunmadığı için, erkekler birbirlerine Tango öğretmeye, sırayla
erkek ve bayan adımlarını yapmaya ve kefelerdeki kadınları bastan
çıkarmadan önce bu şekilde pratik yapmaya başladılar. Artik
Avrupa danslarındaki kati kurallara bağlı olmadıkları için
erkekler, bayanları dans ederken ustaca yönetmek için çok pratik
ve çoğu zaman da tamamen yeni yollar bulmaya başladılar. |
|
|
|